16 Haziran 2010 Çarşamba

buaslındaçoksaçma


İnsan hayatının büyük bir bölümü kaçarken, diğer bölümü de kovalarken geçer.Bunu farketmiş olmanın haklı gururunu yaşıyorum şu günlerde.Neyse, efenim şimdi tespitlerime göre okulmuş, sınavmış, üniversiteymiş derken bunları kovalamanın yanında "sevgili" denen, kendimizi zorla özel hissettirdiğimiz, zorla özel hissettiğimiz insani varlıkların hayatımıza gelip parazit misali yerleşmesi, bunun için harcadığımız çaba hepsinden büyüktür.Dikkat edin, gerçekten öyle be.İş buraya varınca dibe vuruş kaçınılmaz gibi geliyor bana.E kaşınınca bir kaşıyan bulunur ya.O hesap işte.Aslında mantık hep aynıdır.Kaba taslak bir göz gezdirelim.Sonuç hep iki yola çıkar, yapacağın seçim için ya cezalandırılırsın ya da ödüllendirilirsin -ki bu ödüllendirme seni kandırmak içindir aslında ödül mödül yoktur-. Seçimin ardındaki mutlu anların kısa sürüşü tam tersi özellik yanlış seçimin yapılışındaki uzunluktadır.Evet, bir saçmalıklar saçmalığı, bir karmakarışık kelime topluluğunun daha sonuna geldik.Yeni saçmalıklarda görüşmek dileğiyle.Kendinize popüler davranın, kendinizi her daim top5te hissedin.

15 Haziran 2010 Salı

hikaye bu sıcakta ilerleyecek gibi değil.kısa bir mola.

Eve geldiğim andan beri ne yolunda gidiyor diye sorulsa cevabım yok.Ne yolunda gitmiyor sorusuna da cevabım yok aslında.Çok karmakarışık bazı şeyler.Dengesizlik var.Evin kapısından adım attığım andan itibaren boğulmaya başlıyorum.Tuhaf bir şeyler var rahatsız olduğum, hissedebiliyorum varlığını.
Ya ben anlamıyorum, insanlar ne istiyor? Ne için bu çırpınış?
Ya da kimisindeki bu rahatlık ne?Düşünüyorum, ama bir türlü toparlayamıyorum sözcükleri.Yan yana getiremiyorum.Cümlelerle buluşamıyor düşüncelerim.Sıkıntıyım.Yorgunum.
Bir de Ulrich muhabbeti var başımda.Bu çocuk kafamı iyice karıştırdı.En iyisi koyvermek yine.Kimseye karşı hiç birşey hissetmediğim için çok mutluyum.En azından hislerimin farkındalığı var mutluluk veren.

14 Haziran 2010 Pazartesi

lifeislife~


Odamdayım.Kafamı toparlamaya ihtiyacım var.Belki de bir sigara daha yakmalıyım. Huzursuzluğumun sebebini bir türlü bulamıyorum.Eski defterler mi, yaşanması güç hayaller mi?..
Kafamın içindekileri dökemiyorum bir türlü.Unutup atamıyorum.O insan.O insanın bana yaptıkları çıkmıyor aklımdan.Hakettiğimi düşünmeye başlamıştım ki olayı ortaya çıktı. Lyssa. Onun bana yaşattıkları, sanırım dünya üzerinde az insanın başına gelebilir. 
Sevgilisi tarafından ölüme itilen başka bir insan daha tanımıyorum ben.
Dersten çıktığımızda hala kafamda sorular vardı geçmişimle ilgili.Gözümü Lynn'den alamadım yine.Onu biraz daha görebilmek için okulun kapısında takıldım.Beni farketti mi bilmiyorum, böyle öküzcesine bakan birini farketmemesi tuhaf olur.Eve dönmeliyim.
Okulun sitesinde, eski mezunlar hakkında bilgiler var.Lyssa'ya ulaşmalı mıyım, bilmiyorum.Ulaşsam ne olacak? Ne değişecek hayatımda?Belki de sorularımın cevaplarını alıp huzur bulabilirim.

9 Haziran 2010 Çarşamba

then it's live. life is life

Dikkat.Bu bir hikayedir.Bu hikayedeki kişi ve kurumlar zaman mekan gözetmeksizin ve olay örgüsü dikkate alınmaksızın tamamen hayal ürünüdür.egç yazdı sen oku diye ey insan.Hadi bakalım iyi eğlenceler...


 life is life
-İşte geliyor.Yaklaşık 8 aydır peşinde gölge gibi süründüğüm hatun.Saçları buğday tarlasını anımsatıyor.Beline kadar ve uçuşuyor rüzgarla.Buğday sarısı.Yüzündeki hafifi çiller onu doğal göstermeye yetiyor.Dudakları adeta dalından yeni kopmuş vişte taneleri gibi.Bu kıza bitiyorum abi.
David?
-He?
-Beni dinlemiyorsun?!
-Moruk aylardır aynı muhabbet,yine saçları,yürüyüşü dimi?
-Of.Beni hiç anlamayacaksın gibi geliyor bazen.Duvara konuşuyorum...
-Duvara konuş moruk, he en güzeli hepimiz için.Git konuş diyorum ama tık yok sende.N'apabilirim?
-Kolay değil işte.Anlamıyorsun.Bırak ya.
-Pöf.Devam et..

Selamlar.Ben Scott.20 yaşındayım.Doğduğumdan beri bu şehirdeyim.Burası San Francisco millet.State Üniversitesinde öğrencilik işiyle meşgulüz.Biz? Ben ve çok sevgili dostum David.Aynı evde yaşıyoruz.Naısl bir hayatımız olduğunu sormayın, çünkü tanımlayabileceğimi pek sanmıyorum.Bölümümüz tasarım ve biz son bir kaç aydır kıçımızı sıkıp proje yetiştirmeye çalışıyoruz.Çok sıkıldım.
-Şu lanet kapı kasmayı bırakıp da açılacak mı acaba?
-Çok sevgili (!) ev sahibimizin karşı dairede oturdğunu unutuyorsun sanırım, şu kapıyı düzgünce aç artık ve içeri girelim dostum.
-Scott.
-Efendim David?
-Sus abicim.
-o_O

Şahane.Dolabımız boş ve yorgunluktan gebermek üzereyim.
-Scott, hadi markete yavrum.
-Nasıl ya? Kalk git, ayağımı kıpırdatacak halde değilim dostum.
-Scott.
-Yapma, hadi.
-Scott.
-Tamam abi tamam.Neler alınacak?..
-Şöyle yola gel be oğlum.Yumurta,yumurta,yumurta, ımm, makarna,makarna ve yine makarna, biraz domates, patates, un, şeker,kahve vee süt.
-Neden tek tek söylediğini anlasam bide.Sağlıksız herif.
-Bİşey mi dedin?.. dedi David listeye göz gezdirirken ve elime tutuşturdu, markete gidiyorum.
Şu kız.Lynn.Tanrım, tam bi afet.Yani David ona böyle diyor.Onu tarif edecek kelime bulamıyorum bazen.İçe kapanık bir insan oluşum, bana çoğu zaman kayıplar verdi.Aslında her zaman.Bilemiyorum.Kızla konuşsam beni reddedecek gibi.Korkularımı yenemiyorum.Neredeyse 1 yıl oldu ama hala böyleyim.Aşk.Ben ona aşığım.
Ve eve dönüş.
_zırzorzır_
-Dav, şu kapıyı aç artık n'olur!..
-Geldim moruk sakin.Hop işte en sevdiğim.Yemeek.
-Onlar daha yenmeye hazır değil dostum yavaş.
-Tamam o zaman madem sen hazırlayacaksın ben bilgisayarın başındayım moruk.
-Her zamanki gibi.
-He?
-Eğlenmene bak abicim.

David sorumsuzun biri.Ailesinin gönderdiği parayı iki günde yiyip sonrasında bizimkilerden gelen parayı harcamamıza sebep kendileri.Yemek yapmaz, mutfağı ise asla toplamaz.Ama bu adamı seviyorum.Çocukluk arkadaşım o benim.Neredeyse kendimi bildim bileli beraberiz.En kötü en iyi anlarımız hep birlikteyken geçmiştir.Yığın olmuş anılara sahibiz.
Yemek yedik.Mutfağı da bir değişiklik yapıp (!) ben toparladım.Sanırım dinlenmeye ihtiyacım var.Odamdayım.
Lynn.Onu gördüğüm günden beri yazıyorum bunları ara ara.Ona 78 tane mektubum olmuş.Bunları ne yapacağımı bilmiyorum açıkçası.Sadece yazıyorum.David'in haberi yok, ah olsaydı neler olacaktı az çok tahmin edebiliyorum... O ulaşılmaz.Çok farklı ve doğal.Ona dokunamam bile.Sanki dokununca kırılacak bir cilde sahip.Çatırdayıp dökülecekmiş gibi.Büyülü.Ve çok etkileyici.Benimle olmayacak biliyorum.Onu gördüğümden günden beri bir çok sevgilisi oldu.Yanında birini gördüğüm her an çılgına döndüm.Ama bir şey belli edemedim, etmek istemedim.Öğrense ne olacaktı?Beni asla sevmeyecek sanırım.Aslında eminim.
Mektupları ahşap kutumun içine koydum ve kilitledim.Yazdıkça onların yanına atıyorum.Sanırım yakında daha büyük bir sandık gerekecek.Ahşap kutunun içinde olduğu bir kutu var.Bu mavi kutuda Lynn'in elinin değdiği peçete, okulun bahçesinde unuttuğu not defteri, koklayıp bıraktığı çiçek var.Onun elinin değdiği her şeyi onların yanına koyuyorum.Büyülü demiştim.
Beni büyüledi.Sapık gibi bunları topladığımı öğrense insanlar, oh hayır.Düşünesim gelmedi bak.Hayal gücüm o kadar geniş değil.

8 Haziran 2010 Salı

Enteresan olaylar yaşanıyor çevremde.Ya da bana göre enteresanlar, karışık.Evimdeydim bugün.Kafa dinledim.Biraz da yalnızlığımın farkındalığıyla eski sevgililerimin yeni sevgilileriyle olan mutlu anlarını düşündüm.Yaşasınlar anasını satiyim.Kimse için kılımı kıpırdatırsam bundan sonra.Milletin derdinden kendi hayatımın iplerini kaçırmaya başladım teker teker.Şükür toparlanabildim.Onlar mutlu olsun berabercenek.Ben böyle iyiyim ya.Valla.Yalnızdır, ölüdür.v1.2.

6 Haziran 2010 Pazar

aşksadecebirBOK.


Hah şimdi asıl meselemize gelelim.Hırpalamaca.Evet bildiğiniz acıtma durumu yani.Kimlerin canı yandı? Tanıdığım herkesin bu konuda bir fikri var.Herkesin canı öyle ya da böyle yanmış.Peki ses ver ey ahali, n'aptın böyle durumlarda? Zamana bırakma muhabbetini geçin, onu milyon kez yaptım.Sonuç bir çok anı ve acı birikimi oldu ve olur olmadık zamanlarda patlama tehlikem oluştu.Riskliyim.Sıkıntıyım.Çözüm lazım artık.Hırpalamaca oyununda yani "ilişki" dedikleri enteresan iki kişilik, bir fidanın güller açan dalı olma muhabbeti nedir? İlişki gerçekten nedir yahu? Kafa yorulası bile gelmiyor.İnsan ilişkilerini geçtim artık orda değilim de aşk yok be hacı.Harbiden yok."Love is gone".Kesinlikle.

Önemli olan bakmak olmasa gerek. Görebilen var mı?


Hayata dair her şey.Öğrenilenler, öğretilenler, yaşanmışlıklar,yaşatılanlar,alınanlar,verilenler.Her şey.Kelimelerle dile getirebildiğimiz tüm duygularımız için yazıyorum bunu.Görebilenler, duyabilenler ve konuşabilenler.Bunu okuyunca yapabildiklerinizi, elinizde olan iyi yetenekleri fark edin ve huzur bulun.Dünya denilen yuvarlağımsı şey ne kadar hata yaptırsa ne kadar yanlış yollara sokup da bir başına bıraksa da bizleri afetin izlerini silebilecek sihirli bir şeye sahibiz biz.Gülüşe.Düşünebildiğimiz her dakikanın hakkını verebiliriz görüşündeyim.Ha görüş demişken, kendinize bir görüş edinin.Hayata dair amaç oluşturursunuz bu şekilde belki.Herkesin bir görüşe ihtiyacı vardır.Bir şeyler uğruna yaşayabilmek düşünen insanlar içindir.Hayatta kalabilmek için çabalamaksa tarihöncesi insan kafasıdır.Kendini gelişmiş sayan ilkeller, titreyin ve kendinize gelin.

3 Haziran 2010 Perşembe

Topla eşyalarını moruk, tatile çıkıyoruz.

 
Acı çekebilmek enteresan bir durum.Zamanında öyle şeyler yaşadım, bendeki reaksiyonu nasıldı şimdi yaşadıklarıma bakıyorum da daha 3 gündür tanıdığım bir insan için üzülebiliyorum.Zamanım mı daralıyor yoksa ben mi sona doğru koşuyorum anlamıyorum.Evime gitmeye ihtiyacım var gibi geliyor.Sakinleşmeye, ortam değişikliğine.Başka şeylere kafa yormaya.Falan filan.Oyalanacak bir şeylere ihtiyacım var bunu hissedebiliyorum.Yeni bir aşk en son ihtiyacım olan şey bnu da hissedebiliyorum.Daha fazla canımın yanmaması gerektiğinin bilincindeyim.Bilinçli hareket etmek bana göre değil pek ama denemeye değer gibi.Hayat insana seçenek sunmadığında, insan da seçenek yaratamadığında sadece mezar kazmalı bence.Ben de bunu yapacağım.